18 Aralık 2009 Cuma

Şarap

sadece bitsin. gözlerin... kıskanıyorum. tebrikler bildin... duymuyorsun yine? dinlemiyorum sadece. anladım. anlamıyorsun. gitsen keşke. kalsam keşke. şarap? senin suçun senin suçun senin suçun! hemen sabah olsa ama bir yandan da hiç olmasa. ve biz seninle tarla kuşu ve bülbül olasılıklarını değerlendirsek. duydun mu beni bu sabah on birde. dinlemiyorum seni dedim ya. yine de konuştum ben. saat tam on birde. belki de on bir geçe. şarap? bitti bile mi, hayret. hayalet? hayallerimi öldüren biri var. hayalet mi o zaman? sonunda geldiği yer orası evet. senle ben? ölüden beter, leş konumunda aslında biraz da. biz miyiz bu? aynadaki sen misin. hayır. o zaman benim bu sadece. yanımdaki benim hayalim saat on bir itibariyle beliren. ben seni tam on bir kere geçtim. gördüm seni giderken. gitme diyen sen miydin? ağlayandım ben. üç ses çıkıyor duydun mu. tek dedim sana. yemin edebilirim üç olduğuna. on dört bin yıl gezen divanelikte... şarap? karıncalar her yerde. hep aynı şarkılar, hep daha kısa aralıklarla. sakız kokusu ağzımda. dikkate aldığım kelimeler. benim ağzımdakiler mi? yere serdiklerin beni asıl ilgilendiren. şarap dökülmüş yere. o zaman yeni bir şişe bize lazım olan. öbür türlü bitmiyor bu gece...


Moya

0 yorum:

Yorum Gönder